ÇANAKKALE – ASSOS HAKKINDA BİLGİLER


ÇANAKKALE ASSOS GEZİ REHBERİ

Köy kahvesinde bir adaçayı içilir artik. Ya da gençlerin işlettiği birkaç ufak cafe var. Onlardan birine oturulur, yemek de yenebilir. Kıyı, akşamları gündüze göre sanki daha kalabalıktır. Denizin, çevre koyların gizlediği tatilci nüfusu akşam o daracık alanda yüzyüze gelir.
Assos'u çekici kılan sanırım bu sınırlılıktır. Haftasonu, bilemediniz bir iki gün daha kalır, ya yerinize yurdunuza, işinize gücünüze döner, ya da Ege'ye doğru inerseniz.
Bildiğim kadarıyla Assos'u bir tatil yeri olarak keşfeden iki kişi var. Biri zaten Çanakkaleli; Bülent Dikmener. Öteki onun arkadaşı ve deniz tutkunu Nevzat Üstün. İkisi de çok kısa aralarla dünyadan ve Assos'tan ayrıldılar. Nevzat Üstün'ün kıyıdaki evi duruyor.
Bir de buraların ilk yerlilerini merak etmiştim. Gerçi yöre tanrıların (İda Dağı hemen oracıkta), efsanelerin (Troya) yurdu. Gene de tarihe bir bakayım dedim. Kayıtlara göre Assos İ.Ö. 1. (kimine göre de VIL.) yüzyılda bir göçmen yerleşim yeri olarak kurulmuş. Lesbos (Midilli) Adası'ndan gelmiş buraya ilk yerleşenler. Kalıntıları bugün de yörede bulunan, kabartmaları Paris, Boston ve İstanbul Arkeoloji müzelerine dağılmış olan Athena Tapınağı, antik dönemin en büyük anıtlarından. Agora, meclis, gymnasium, tiyatro gibi şehir devlete özgü yapılar da kurulmuş.
O şehir-devletin yani Assos'un yönetimi İ.Ö. 350'de Atina'da Akademia'da öğrenim gören Hermias'ın eline geçmiş. Tam o sıralarda; 348 yılında Akademia'nın en büyük hocası Platon ölmüş, öğrencisi Aristoles de onun ardından Atina'yı terketmiş. Gelip sığındığı yer, okul arkadaşı Hermias'ın sarayı. Yani Assos!
Aristoles, Assos Pers işgaline uğrayıncaya dek üç yıl burada kalmış. Üstelik Hermias'ın kuzeni Pythias'la evlenmiş ve ondan bir kızı olmuş. 20 yıl büyük bir bağlılıkla öğrencisi olduğu Platon'a karşı eleştirilerini ilk burada başlatmış. Sonradan kendi adıyla anılacak düşünce-felsefe sisteminin temellerini yine Assos'ta atmış.
Pers işgaliyle Hermias'ın saltanatı yıkılınca oradaki birçok yerli gibi Aristoles de karşı kıyıya; Midilli'ye kaçmış. Kimbilir kıyıdan kıyıya göç kaç yüz kez yinelendi zaman içinde... Türklerin izlerini bulmak için İ.S. XIV. yüzyılı beklemek gerekiyor. 1. Murat adına yaptırılan Hüdavendigar Camisi, bu izlerden en görkemlisi. Yüksekçe bir tepe üstüne kurulmuş. Yapıda Roma ve Bizans dönemi kalıntılarının kullanılması, caminin minaresiz olması uzmanlarca “özgün bileşim” olarak niteleniyor. İçi yıkık, harap da olsa cami, Kale'nin hemen yanıbaşında duruyor.
Dedim ya, daha gitmeden Assos'ta köyü, dağları, yamaçları bizim; kıyıyı, denizi bizden öncekilerin yerleşimi olarak düşünmüştüm. Zamanın izleri bunu doğruluyor. Şimdi, tatilciler turizm yoluyla kıyılar bir bir yeniden keşfediliyor, fethediliyor. Gittiğimde, kıyıyla köy birleşirse Assos biter, demiştim. Ege'deki, Akdeniz'deki beton yığınlarının Assos'u da örtmesinden korkmuştum. Bir dostum, gidişin o yönde olduğunu söyledi. Bitirmeden, fethetmeden, mülk edinmeden yaşanmaz mı?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

PATONG'DA BAAN CENNETİ

Baan Paradise sadece Villa Getaways tarafından yönetilmektedir Patong'daki özel Villa Baan Paradise'da sunulan tropikal sesler ve ...

Çok Okunanlar